4 Mayıs 2012

Çamaşır asmak bir sanattır

Komşularınızı tanımanın en iyi yolu, sabahları işe giderken ya da akşam eve girerken merdiven başında takındıkları tavrı kafanızda evirip çevirmek değil. Kapılarını tıklatıp biraz yağ, bir tutam tuz istemek de değil. Dikkat, tespit geliyor! Komşularınızı, kaçabileceğiniz ama saklanamayacağınız apartman toplantılarında tanırsınız efenim. Malum, evde un şeker hatta yumurta bile bitebilir ama apartmanın derdi tasası hiç bitmez.

Apartman teyzelerinin saygısını nasıl kazanırsınız?

Ben de artık ne zaman çamaşır yıkamayı düşünsem o akşam balık kızartacaklarını ezbere bildiğim komşularımı, apartmana ısı yalıtımı yaptırma planlarının ortaya serildiği bir toplantıda tanıdım. 

Sekiz daireli apartmanımızda bizim ve toplantılara katılmayarak genellikle dedikodu malzemesi haline gelen no.2’nin dışında kiracı yok. Bizim dışımızdakiler çok uzun zamandır burada yaşadığı için birbirini biliyor ediyor. Biz ise taşınalı henüz birkaç ay olmuş; karşı komşumuzla selamlaşmaların dışında kimse ile de henüz muhabbeti kuramamışız. İşte tam o esnada bu yalıtım işi çıktı.

Bu toplantı onlarla tanışmama değil, onları tanımama vesile oldu. Zaten tanışmak aslında işteş bir eylem filan değildir. Genellikle ya bir taraf sürekli kendini anlatır ve diğeri dinler ya da “birinin kızı oldu” tarzı sessizliklere sürüklenirsiniz. Ahşap mobilyalarını 30 sene önceki hali ile korumayı başarmış alt komşumuz Madam’ın evindeki toplantımız, konumuz yalıtım olduğu için, yaptıralım mı yaptırmayalım mı, hangi firma ile anlaşalım, kim ne kadar zamanda işi tamamlar, bize kaça patlar lafları dönerken nihayet şu zirve noktasına ulaştı:

- Yalıtım çok pislik çıkarır mı? Ah ben ne kadar titizimdir bir bilsen. Tezgahta su içilmiş bardak bile bırakmam.
Ay hele ben hele ben…

Bu noktadan sonra kadınları yeniden yalıtım köpüğünün kalınlığına, apartman badanasının rengine döndürmenin yolu yoktur dostlar. Biri diyor ben evdeki eşyaları bile temizlik takıntımdan ötürü bembeyaz aldım, biri diyor ayağımdan çıkan çorabı anında yıkarım. Tenis maçı izler gibi bir onun bir bunun hamlesine bakmadığım zamanlarda çoğunlukla Madam’ın üzerine bir parmak kalınlığında cam kestirilmiş olan pırıl pırıl antika masasına bakarak hayallere daldım. Sonuç? Toplantımız, yarım saati apartman işlerinden konuşulmak üzere, 3 saat sürdü. 

Çoğunluğu kaynanalardan oluşan apartman teyzelerimin beni aralarına alması, sessiz ve derinden işlemem sayesinde oldu. Anladım ki bizim apartmandakiler ile öyle ya da böyle geçinmen için onlara “hanımkızlıkta” rüştünü ispat etmen gerekiyor. Merdiven başındansa, balkonlarımızın baktığı ve aralarında makaraların gerili olduğu geniş apartman boşluğunda sohbet etmeyi tercih ettiklerinden, tam da o noktaya “pek bir güzel” astığım çamaşırlar ile ben de “titiz kız” payesini kazandım. Ne de olsa çamaşır asmak bir sanattır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder